Denizli'de yaşanan korkunç bir olay, şiddetin boyutlarını bir kez daha gözler önüne serdi. Yatalak annesine şiddet uygulayan bir doktor, şizofreni hastası olarak tutuklandı. Olay, sadece aile içinde yaşanan trajik bir durum olmaktan öte, toplumun bu tür psikolojik sorunlar ve şiddet karşısında ne kadar hazırlıksız olduğunu gösterdi. Genç yaşta bir doktorun, mesleki etik ve insanlık değerlerine tamamen zıt bir davranış sergilemesi, tüm Türkiye'de infial yarattı.
Olayın detaylarına göre, 30 yaşındaki doktor Ö.S., yatalak durumda olan 60 yaşındaki annesi M.S.’ye şiddet uyguladı. Annesine yönelik saldırısının ardından, komaya giren M.S. acil hastaneye kaldırıldı. Hastaneye kaldırılmadan önce komşuları tarafından fark edilen olay, kısa sürede polise bildirildi. Ö.S., annesine uyguladığı şiddet nedeniyle, “kasten yaralama” ve “şiddet uygulamak” suçlamasıyla tutuklandı. Olayın duyulmasıyla birlikte sosyal medya üzerinden birçok yurttaş, yaşanan duruma tepki gösterdi. “Bir doktorun, annesine karşı böyle bir vahşet sergilemesi kabul edilemez” yorumları, bu tür vakaların üzerinin kapatılmaması gerektiği konusunda toplumsal bir bilinç oluşturdu.
Ö.S.'nin durumu psikologlar ve alanında uzman kişiler tarafından merak konusu oldu. Şizofreni hastalığı, sıklıkla yanlış anlaşılan ve toplumda stigmatizasyonu yüksek olan bir durumdur. Ancak bu tür durumlarda, bireylerin toplumdan izole olmaktan kaçınması ve tedavi süreçlerine katılması önemlidir. Psikolojik sağlık sorunları olan bireylerin, hastalıkları süresince destek almadıkları takdirde, yanlış davranışlar sergileyebileceği unutulmamalıdır. Uzmanlar, şizofreni ve diğer ruhsal hastalıkların neden olduğu şiddet vakalarının önüne geçebilmek için, erken teşhisin ve sürekli tedavi sürecinin önemini vurguladı. Her yaştan bireyin ruh haline dikkat edilmesi gerektiği, ailenin destekleyici bir ortam sağlamasının önem taşıdığı bir kez daha gözler önüne serildi.
Denizli'deki bu olay, sadece bir aile dramı olmakla kalmadı; aynı zamanda toplumda psikolojik sağlık konusunda yapılması gereken tartışmaları da gündeme getirdi. Uzmanlar, düzenli psikolojik destek almanın, ruh sağlığına dair insanlara pozitif katkı yapacağını savunuyor. Aileler içinse, bireyleri izole etmek yerine desteklemek ve sağlıklı bir iletişim kurmak, kriz anlarında büyük fark yaratabiliyor. Bu olayda olduğu gibi, şiddet ağır sonuçlar doğurabilecek bir durum. Dolayısıyla, hem ruhsal sağlık sorunları olan bireyler hem de yakınları için toplumsal farkındalık oluşturmak kritik öneme sahip.
Öte yandan, bu tür olayların meydana gelmesi, medyanın ve sosyal ağların duyarlılığına bağlı olarak değişim gösterebilir. Türkiye’de, bu tür vakalarda hastaların ve hasta yakınlarının yaşadığı sıkıntıların daha fazla dile getirilmesi gerektiği ve öncelikle bu sorunların çözümü için çözüm yollarının araştırılması gerektiği açıkça görülüyor.
Kısacası, Denizli’deki bu olay, sadece faili veya mağduru ile değil, psikolojik sağlık, aile dinamikleri ve toplumsal duyarlılık açısından da önemli bir ders niteliği taşıyor. Umarız ki, bu tarz olaylar toplumun farklı kesimlerinde daha fazla farkındalığın oluşturulmasına, önleyici adımların atılmasına ve benzer olayların tekrarlanmamasına vesile olur.