Son yıllarda artan kadın cinayetleri, toplumun büyük bir kesimini derinden etkileyen bir mesele haline geldi. Bu cinayetlerin arkasındaki nedenler ve psikolojik durumlar, çoğu zaman göz ardı ediliyor. Recent bir trajik olay ise, bu problemlerin ciddiyetini bir kez daha gözler önüne serdi. Gözlerinin önünde yaşanan bu korkunç suç, masum bir hayatın nasıl sona erdiğini gösteriyor. Eşi tarafından katledilen 34 yaşındaki Zeynep Y., bir zamanlar, “Sonum iyi olmayacak” dediği için aylardır süren bir korku içinde yaşadığı belirtiliyor. Kendi kızı ile birlikte katledildiği haberi, sadece ailesini değil, aynı zamanda tüm toplumu derinden sarsmış durumda.
Zeynep Y., pek çok kadın gibi, kocasının sürekli başvuruları ve tehditleriyle karşı karşıya kalmıştı. “Sonum iyi olmayacak” ifadesi, sadece bir kehanet değil, aynı zamanda bir yaşam mücadelesinin ifadesiydi. Yakın arkadaşları, onun bu sözlerini ciddiye almadıklarını, Zeynep'in davranışlarını "olağan" gördüklerini aktarıyor. Ancak Zeynep, evliliğinin sıradan bir ilişki gibi durmadığını biliyordu. Yıllarca devam eden şiddet ve tehditler, insanın yaşamını nasıl alt üst ettiğini bir kez daha gözler önüne seriyor. Hayatının her anını kabusa çeviren eşi, kadın cinayeti faillerinin pek çok ortak özelliği gibi sürekli saldırganlık sergiliyordu. Zeynep, çevresine eşiyle ilgili endişelerini aktarırken, bu durumu değiştirmek için bir şeyler yapmakta yetersiz kalmıştı.
Bu trajik olay, toplumun genelinde dikkat çeken bir çözüm arayışını da doğuruyor. Kadın cinayetlerine karşı alınacak önlemler ve bu suçların önlenmesi için atılacak adımlar, artık kaçınılmaz hale geldi. Uzmanlar, bu tür olayların önüne geçmek için toplumsal bilinçlenmenin artırılması gerektiğini vurguluyor. Özellikle, eğitim programları ve farkındalık kampanyaları, kadınların şiddet içeren ilişkilere karşı daha donanımlı hale gelmelerini sağlayabilir. Zeynep’in hikayesi, daha önce benzer uyarılarını yapmış olan birçok kadının sesi olması açısından da son derece önemli. Kendisiyle benzer durumda olan kadınların mutlaka yardım istemeleri ve bu konuda yalnız olmadıklarını bilmeleri gerektiği düşünülüyor.
Zeynep Y.'nin trajik hikayesi, kadın cinayetlerinin ardındaki korku ve çaresizlik temasını gündeme taşıdığı kadar, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin ve şiddet kültürünün de bir yansımasıdır. Bu durum, devletin ve toplumun, kadınların güvenliğini sağlama konusundaki sorumluluğunu da gözler önüne seriyor. Zeynep gibi kadınların yaşam mücadelesi, aslında pek çok kadının hayatında yaşadığı gerçek bir dramdır. Bu nedenle, bu tür trajedilerin önüne geçmek için herkesin üzerine düşeni yapması gerekiyor.
Sonuç olarak, Zeynep Y.'nin hikayesi, sadece bir cinayet olayı değil, aynı zamanda bir çağrıdır. Tüm cinsiyetler arasındaki eşitsizliklerin sona ermesi, şiddetin her türlüsüne karşı toplumsal bir tavır alınması gerekliliği, geleneksel kalıpların ortadan kaldırılması ve sağlıklı ilişkiler üzerine eğitim verilmesi gibi konular, bu acı olayın ardından gündeme gelmelidir. Kadınların ve kız çocuklarının korunması için harekete geçme zamanı çoktan gelmiştir.